SANAT EĞİTİMİNİN GEREKLİLİĞİ
Pınarbaşı
Sanat Şenliği için düzenlenen panelde “Sanat eğitiminin gerekliliği”
üzerine konuşmam istendiğinde sanat eğitimine ömrünü adamış ve adamakta olan
değerli hocalarımız, bu konuya duyarlı olduklarını düşündüğüm öğrenci velisi ve
gençlerin bu panele gelmeden önce sizler için bu konudaki öz düşüncelerini
istedim, Onların bana sizler için yazdıkları düşüncelerini ilerleyen bölümlerde
size aktaracağım.
Sanat
eğitimi insanın kendisini en güzel ifadesi ve gerçekleştirmesidir. Salt görsel
ve yoğrumsal sanatlar eğitimi değil, tüm ifade tarzlarını kapsar (müzik, yazın,
drama, dans, tiyatro, fotoğraf.)
Moissej
Kagan’ın “Sanat bilincin bütün mekanizmalarının
açılıp çalışmasını sağlar” sözü ne kadar
anlamlıdır.
Sanat
eğitimi okul öncesi, okul dönemi ve okul sonrasını da kapsayan aşamalı bir
süreçtir.
Bu
sürecin ilk basamaklarından (okul öncesinde) başlayarak çocuk sanatsal yaratıcı etkinlik içinde
olmalıdır. Kendi alanım olan görsel sanatlar derslerimden İlköğretimdeki sadece
bir dersten size bir bölümünü aktarırken sanat eğitiminin
ne kadar kapsamlı bir alan olduğunu düşüneceksiniz.
Öğrencilerimiz
algılama, düşünme, görsel, işitsel ve dokunsal eylemlerinin de katıldığı süreç
içinde; dersimizde önce verilen konuyla ilgili beyin fırtınası ile etkinliğe
başlar, hayal eder, düşünür, araştırır, kişiselleştirir, hayallerini, zihninde
resmeder, konu hakkında düşüncelerini sınıfça sözel olarak paylaşır, dramatize
eder, gerekirse yazıya döker, şiirsel evrene dalıp, müziğin ritmiyle dolabilir.
Konuyla ilgili taslak ve eskizini çizer, devamında temayı 2 yada 3 boyutlu
görsel sanat çalışmasına dönüştürür. Süreç bununla da bitmez, Ortaya çıkarılan
ürünler üzerine paylaşımlar, eleştiriler ve farklı değerlendirme etkinlikleri
yapılır. Çalıştığı masayı düzenler son olarak farklı temaya uygun sergileme ve
kurgulama kullanarak çalışmalar sergilenir.
Bu
disiplinli aynı zamanda eğlenceli yaratıcı ve eğitsel süreçte görsel sanatın
tutkulu dünyasında küçük ama kocaman yürekleriyle yaşamlarının en büyük
adımlarını atarken görsel sanatlara ilişkin temel sanat bilgilerini de kazanırlar.
Demek
ki sanat eğitimi dersleri bu derslere salt resim çizmek gibi sığ mantıkla
bakanların düşündüğü gibi değil. Böylesi anlamlı ve ciddi bir süreç gerektiren
bu eğitimin önemini ve gerekliliğini yadsıyabilirmiyiz?
Mesleğimde
30.yılımı doldurmaktayım. Bu yüzden bu paneldeki siz değerli duyarlı sanat
dostlarına paylaşımlarımı kendi deneyimlerimle ilişkilendirerek neden sanat
eğitimi, sanat eğitiminin gerekliliği kavramını kısa süreye çok şeyi sığdırarak
anlatmak istiyorum.
Mezun
ettiğim öğrencilerimle birçoğuyla iletişimimi koparmadım, bir çoğu da bana
ulaşanlar. İçlerinde yeterli düzeyde tanıyabildiklerim var. Onları izlediğimde
iyi bir sanat eğitimi alabilmiş ve bunu yetişkin hayatlarında da sürdürenlerin
farklılığını anlarım. Onların ne kadar AYDIN BİR KİŞİ olduklarını gördüğümde
çok mutlu olurum.
Aydın
bir kişi demekle ne demek istedim. Şöyle ki:
Çağdaş
bir dünya görüşüne sahip, çevresine uyumlu, ama gerektiğinde sorgulayabilen,
dengeli, yaratıcı, özgüveni gelişmiş, sanatı yaşantısına katan, yaşadığı
çevreyi güzelleştirme sorumluluğu duyan, görgü kurallarını bilen, estetik
duyarlılığa sahip ve dünya sanat tarihine dair birikimleri olan, ulusun ve
insanlığın sanat değerlerini koruyan yetişkinler diyebilirim.
İşte
böylesi bir kişi yapısı için gereklidir sanat eğitimi. İşte böyle bir yetişkin
olarak gördüğüm ilköğretim de resim, lisede sanat tarihi derslerine girdiğim,
aynı zamanda yetişkinliğinde de sanatı izleyen ve okuyan bir öğrencimin panele
gelmeden önce “neden sanat eğitimi” diye sorduğumda verdiği yanıt:
“Sanat
eğitimi dünyaya 3. bir gözle nasıl bakılabileceğini öğretir, sizi sıradan
kılmaz, algılarınızı geliştirir ve en önemlisi de sizi yaratıcılık
yetilerinizin keşfine sürükleyen eğlenceli bir serüvene çıkarır ve bu düş hayat
boyu sürer, saygılarımla dilim döndüğümce.” diye bitirmiş sevgili Rabia Durmuş.
Gerçektende
doğru bir sanat eğitimi almış, estetik kaygıları gelişmiş bir kişi canlı ve
cansız hiç bir şeye kolay kolay zarar veremez. Özellikle ülkemizde ve dünyada
bu yapıya ne kadar gereksini var değil mi?
Herbert Read de
böyle düşünüyor. Diyor ki: “Birey sanatı kavrayış tarzına göre bir yaşam şekli
geliştirecektir. Gerek mesleğinde gerek mesleği dışındaki eylemlerinde bu
anlayışın izlerine rastlanacak ve öncelikle kendi için daha sonra da çevresi
için daha anlamlı daha yoğun daha mutluluk verici bir yaşam ortamı
yaratabilecektir”.
Tarihte
kalabilmenin, uygar bir toplumda yaşayabilmenin koşulu sanat, kültür olduğuna
göre bu bağlamda sanat eğitiminin ne kadar önemli olduğunu kabul etmek gerekir.
Bir
başka açıdan da bakabiliriz sanat eğitiminin gerekliliğine… Yale Üniversitesi
Tıp Fakültesi öğrencileri bir tanıyı doğrulayan ayrıntıları sık sık
kaçırıyorlarmış. Bu öğrencilere güzel sanatlar dersi verilmeye başlanmış.
Sonuçta bu dersi alan öğrencilerin tanı yetilerinin geliştiği görülmüş. Ayrıca
sanata duyarlı olan meslek sahibi kişiler kendi mesleklerinde de daha başarılı
oluyorlar. Bunun örneklerini hepiniz rastlamışsınızdır. Doktor şair Ceyhun Atuf
Kansu. Geçenlerde İstanbul’a gelerek grubuyla saksafon çalan ünlü yönetmen
Woody Allen.
Günümüzde
uygarlığı, bilginin internetten çağrılması olduğunu, uygarlığın salt bilim ve
teknolojiden geçtiğini düşünenlerin sayısı çok. Oysa ki bilim ve teknoloji
sanatla kaynaşırsa anlamlı olur.Bu da ancak ve ancak sanat eğimiyle
gerçekleşir.
Gördüğümüz
gibi sanat eğitiminin gerekliliği her konuda karşımıza çıkıyor.Hele günümüz
popüler kültürü sanat eğitiminin gerekliliğini daha çok artırıyor.Şöyle
ki ülkemizde ve dünyada insanlar görsel, sessel, düşünsel
bombardımanla baş başalar..
Ülkemizde
sanatçı diye topluma dayatılan popüler eğlendiricilerin, mafya babalarına
övgüler düzen dizilerimizin, sanatı programlarına almayan siyasilerimizin, argo
ve bozuk Türkçeleriyle ortalıkta cirit atan spikerlerin, filmlerin, yayınların
kol gezdiği bir ortamda gerçek bir sanat eğitimine ne kadar gereksinim var
değil mi? Bu cinneti tersine çevirmenin yollarından en önemlisi okul öncesinden
başlayarak yetişkinliğe hatta sonrasında dahi verilen sanat eğitimidir.
Hacettepe Ünv.seramik bölümü hocalarından Candan Terwiel panel için bana bu
düşüncemi pekiştiren bir yazı göndermiş,diyor ki;Okul öncesinden el ayak
tutmayan döneme kadar sanat eğitimi insana fayda sağlayabilir.Temel sonuç
insanın yaptıklarından (ürettikleri) ya da yapılmış olanlardan haz alarak
kendini zengin hissetmesidir ve bu durum her yaş için geçerlidir. Hollanda da
bu konu özellikle yaşlılar için de bir programla verilebilmektedir. Tıpkı okul
öncesinde olduğu gibi. Aynı önceliğe Nazan İpşiroğluda değinmiş,bana gönderdiği
yazıda. Değerli sanat tarihçi ve aynı zamanda sanatların sınırlar aşırılığı ve
sanatlararası etkileşim, özellikle resim-müzik-etkileşimi üzerinde çalışan,
müzisyen, yazarımız şöyle düşünüyor. “Sanat eğitimi düşünmeyi öğretmenin ilk
adımıdır ve okul öncesinden başlaması çok önemlidir. Çocuk büyüdükçe yaşına
göre seçilecek yapıtlar onun kişiliğinin gelişmesinde de etkili olacaktır.
Sanatın her dalı için bu geçerlidir.”
Yaratıcı
drama bilim uzmanı, Umut Özgün Tezbaşaran sizler için sanat
eğitiminin gerekliliğini şöyle belirtti;Görmek, duymak, dokunmak, farklı
düşünmek, duyumsamak ve yaşamak için sanat. Göstermek, dokundurmak, farklı
düşündürmek, duyumsatmak ve yaşatmak için sanat eğitimi.”
Çok
değerli sanat eğitimci Sonya Tanrısever de panel için şu iletiyi göndermiş:
“Sanat,somuttan soyuta
doğru yol alan bir serüven olarak, yaşamda algılanılanların dışa vurumu için
olağanüstü etkin bir araçtır.Sanat eğitimi de, özellikle kişiliklerin büyük
bölümünün okul öncesi çağında, çocuklarda en temel gereksinim olan özgüven
duygularının gelişimi için vazgeçilmez önemde bir kaynak sağlar. Ezbercilik ve
kalıpçılıktan uzak, çağdaş ve yenilikçi bir sanat eğitiminin sunduğu ufuklar
sayesinde kişi, birey olarak kendine özgü bir dil oluşturma imkânlarına
erişebilir. Sanat eğitiminde ön plandaki hedef; sanatçılar yetiştirmek
değildir. Çocuklar, zaten olağanüstü doğal bir yaratıcılık potansiyeline
sahiptirler. Mesela bizim yetişkinler olarak onu bastırmamamız, şablonlarla yok
etmememiz gerekir. Sonuç olarak sanat eğitimi insanı insan yapan özellikler kapsamına
giren ve yaygın olarak sanıldığından çok fazla ilgili alanlarıyla direkt
bağlantılıdır.
Prof.
Dr: Serap Etike, “Sanat eğitimi insanı aklı ve duyguları ile bir bütün olarak
eğitip geliştiren ve de uygar insanı yetiştiren bir eğitim alanıdır” diye belirtti.
Değerli
sanat eğitimcisi Şahika Özünel de sizler için: “Sanat güzeli arama çabasıdır,
güzel barış demektir, sevgi demektir, küçük yaşta bunları öğrenmek için sanat
eğitimi gerekir” dedi. Gazi üniversitesinden Olcay Boratav ise “Sanat eğitimi
ile öğrencilerin düşünce yeteneklerini geliştirmek, bilgilerini özgün
tasarımlarında ve yaratımlarında, teknoloji ile bağdaştırmalarını sağlamak ve
bunları çağdaş boyuta taşıyabilmelerine zemin hazırlayabilmektir” dedi.
Okulumuzun
küçük ressamlarından Ezgi Ercan’ın eğitimci olan annesine sordum, neden sanat
eğitimi diye ve şu yanıtı aldım.”Bakmak ile görmek arasındaki farkı fark
ettirebilmek için. Fark ettirebildiklerimize bu hazzı yaşatabilmek ve
yaşayabilmek için.”
SEDER(Sanat
Eğitimcileri Derneği) Başkanı Profesör. Dr: İnci San’ın dediğine bir
bakalım.”Kendine güvenli, bağımsız ve yeteneklerini sonuna
dek kullanabilen, kendisiyle birlikte çevresini de yönlendirebilen,
çevreye, topluma saygı ve sorumluluk duyan coşkulu fakat dengeli, akıllı ve
duyarlı insanlar kazandırmaktır sanat eğitiminin amacı.”
Psikolog,
sanatçı Dr:Hakkı Engin Giderer’in bu konudaki görüşlerine bir
bakalım.”Sanat eğitimi, şüphesiz çocukla sanat arasındaki bağlantıyı kurar,
onun kendisi ve diğer insanlarla olan ilişkisini güçlendirir.Okullarda çocuklara
öğrettiğimiz ve çok önemsediğimiz matematik, anadil, geometri, cebir, biyoloji,
beden eğitimi dersleri sanatın, sanatsal yaratıcılığın içindedir.Resmin içinde
matematik, geometri, doğaya olan merakımız vardır.Müziğin içinde matematik baş
köşededir.Dansın içinde matematik, geometri, beden eğitimi diğer sanatlara
eşlik eder.Dans ve tiyatro kendimizi ve başkalarını anlamaktır.Sanat
empatidir.İnsanlarla, bitkilerle ve hayvanlarla ve hatta dağlarla, nehirlerle,
denizle kurduğumuz empatidir.
Öğrenme
hazlarını yok ettiğimiz, akşam ödevlerine, sınav hazırlıklarına boğduğumuz
çocuklar için sanat eğitimi (umarım bu alan da testlerle çölleştirdiğimiz bir
eğitim biçimine dönüşmez) gizil güçlerini keşfettikleri ölçüde umut yaratan,
yaşamı çok iyi para kazandıran birkaç meslekle özdeş tutmamayı fark ettirerek
hayata ve topluma saygıyı geliştiren, başka insanların acılarına duyarlı,
arkadaşlarla birlikte yaratmanın güzelliğini öğreten, öldürmenin değil,
yaşatmanın erdemini hissettiren yan değil temel gerekliliktir.Sanat yaratmanın
hazzı ve coşkusu yanında matematik ve Türkçe de cabası.”
Gelişmişliğin
simgesini güzel sanatlardaki yükselmeyle ölçen Atatürk’ün dediği gibi gençliğin
“ Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür “ bir kimlik kazanması çağdaş eğitim
yöntemleri ve sanat eğitimi ile mümkün olacaktır. Saygılarımla…
ŞÜKRAN
ŞAHİN
28.01.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder